Cyprus Mail’den Evie Andreau’nun haberine göre, 2017 Crans Montana zirvesinin de en önemli konularından olan siyasi eşitliğin taraflar arasında ‘yanlış yorumlandığı’ ve bunun da sıkıntılar yarattığı belirtiliyor. Zirve sonrası, dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın, Nikos Anastasiadis’i ‘siyasi eşitliği reddetmekle’ suçladığının hatırladığı haberde, konunun 1990 BM Genel Sekreteri raporunda ve 1991 tarihli 716 sayılı kararla birlikte ‘çoktan netlik’ kazandığı yazıldı.
Gazeteye konuşan Rum Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs sorunu uzmanlarından Kostas Apostolides, “Siyasi eşitlik ezelden beri Kıbrıslı Türklerin meselesidir. Şimdi en sonunda bizim de ilgilenmemiz gereken bir husus haline geldi” diye konuşurken “Kıbrıslı Rumlar, BM kararları ve AB hukukuğuna uygun bir çözümü kabul etmek zorundadırlar” ifadelerini kullandı.
Geçtiğimiz Ekim ayında Ersin Tatar’ın seçim kazanmasıyla birlikte, Kıbrıs Türk tarafının, Türkiye’nin isteği doğrultusunda iki devletli çözümü gündeme getirdiğini, bunun karşılığında da Anastasiadis’in iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayanan bir federal çözüm konusunda ısrarcı olduğunun dile getirildiği haberde, buna rağmen, Rum liderliğinde bu çözüm modelinden tam olarak ne anladığının net anlaşılmadığı belirtildi.
Haberde, siyasi eşitlik konusunda, 8 Mart 1990 tarihli BM Genel Sekreterinin raporunda tanımlandığı şekliyle, siyasi eşitliğin tüm hükümet organları ve yönetiminde sayısal eşitlik anlamına gelmediğini ancak iki toplumu da ilgilendiren hayati konularda, bir toplumun çıkarının diğer toplumun çıkarına zarar verecek nitelikte bir karar alınmaması için çeşitli mekanizmalarını öngördüğü, bunun da ‘etkin katılım’ demek olduğu rapordan ifadelerle vurgulandı.
Ancak zamanın Kıbrıslı Türk lideri Rauf Denktaş’ın, bütün devlet organları ve diğer her şeyde tam eşitlik üzerinden, etkin katılım isteme konusunda ısrarcı olduğu ancak bu isteğin BM kararlarına ters olduğunun altı çizildi.
Gazeteye konuşan bir kaynak “Siyasi eşitlik, sayısal eşitlik gibi alındı ama BM kararında böyle bir ifade yoktur. BM kararının vurgusu ‘etkin katılım’ üzerinedir. Ancak Anayasa Mahkemesi gibi kimi kurumlarda siyasi eşitlik, sayısal olarak da sağlanmalıdır” ifadelerini kullandı.
İki tarafın federal devletin bakanlar kurulunun 7 Rum, 4 Türk’ten oluşması noktasında anlaştığını hatırlatan kaynak, “Bakanlar Kurulundaki kararlar basit çoğunlukla alınacak ve her toplumdan bir pozitif oy gerektirecek. Ancak eğer bu ‘pozitif’ oy kullanılmazsa, bu 1960 devletindeki veto hakkı gibi bir hak olarak nitelenemeyecek. Çünkü o şekil veto, bir kişinin inisiyatifinde olan, bir kişinin sorumluluğunda olan bir şeydir. Buradaki durumda ise, eğer bir toplum tarafından mesela AB bütçesi üzerine olumlu oy verilmezse, o zaman toplum olarak bütçenin reddedildiği anlamına gelecek. O durumda da önceden kurulacak mekanizmalar sayesinde bu açmaz aşılmaya çalışılacak ” dedi.
Anastasiadis’in 2018 yılında gündeme getirdiği desentralize federasyon teklifinin hatırlatıldığı haberde, Rum liderin, Kıbrıslı Türklerin tüm organlarda etkin katılım istediğini, bunun da ‘siyasi eşitliğin, siyasi eşitsizliğe dönme’ anlamına geleceğini vurguladığı yazıldı. Anastasiadis’in, Kıbrıslı Türklerin bu konuyu ‘kendilerine göre anladıklarını’ söylediğinin belirtildiği haberde, her iki tarafında bu konuda geçmiş uzlaşılardan geriye adım attığının görüldüğü kaydedildi. Gazeteye konuşan uzman, Kıbrıslı Türklerin ilk başlarda sadece ‘yüksek devlet organlarında’ etkin katılım konusuna olumlu baktığını ancak sonradan tüm alt kurumlarda da etkin katılımda ısrar ettiğinin görüldüğünün ortaya çıktığını belirtti.
Yine gazeteye konuşan Eski Rum Lider George Vasiliu da siyasi eşitliğin, siyasi eşitlik anlamına geldiğini vurgulayarak “Bu noktada akıl oyunlarına gerek yoktur. Önemli olan, federal devletin yetkilerinin belirlenmesidir” dedi.
Vasilu “Federal yetkiler arasında ‘uluslararası kimlik, egemenlik ve vatandaşlık’ gibi konular olması gerekir. FIR hattı, Münasır Ekonomik Bölge ve sınırların korunması gibi hususların AB’nin zorunluluğudur. Bunlar federal yetkiler arasında olmalıdır” ifadelerini kullanırken, “Bu yetkilerin, AB kriterlerine ters olması gibi bir durum söz konusu olamaz” dedi.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)